-
Prof.Dr. Mehmet Baykara
Göz Hastalıkları Uzmanı
Gözün
içerisine girecek olan ışığın ilk kırıldığı, aynı zamanda gözün optik sistemi
içerisinde en yüksek güce sahip ve ön yüzeyindeki şeffaf tabaka KORNEA
olarak adlandırılmaktadır. Korneanın kırma gücü 45 diyoptridir ki, bu da göz
merceğinden yaklaşık 2 misli daha fazla kırma gücü demektir. Korneanın bu
yüksek kırma gücü, gözün içinde retina tabakası üzerinde düzgün görüntü
oluşturulabilmesi için oldukça önemlidir. Kornea, kabaca saat camı veya kubbe
gibi düşünülürse bu yapının her yerinin kendine özgü olan ve hemen hemen
simetrik yapısının daha da önemli olacağını anlayabiliriz. İşte bu yapıdaki
uygunsuzluk, farklı yerlerindeki farklı yapılanma; kırma gücünün farklılığına
ve dolayısı ile astigmatizma denen görüntünün yamuk olarak oluştuğu duruma
sebep olacaktır. Yani, bu durumda görüntü retina üzerinde düzgün şekilde oluşmayacak
ve görme net olmayacaktır.
Kornea
merkezinde yaklaşık olarak
Korneanın
o eşsiz yapısı göze gelen ışığın yüzde %97 gibi önemli bir kısmını dağıtmadan
göz içine aktarmaktadır. Bu yapının bozulması korneanın öne doğru göbeklenmesi
“kornea ektazisi” denen bir grup hastalığı oluşturmaktadır. Bu hastalıklar
içerisinde en meşhuru “KERATOKONUS” tur. Keratokunusta
kornea bir şekilde bir bölgesinden (genellikle orta kısımdan) öne doğru
göbeklenmektedir. Bu durum
oluşurken korneanın orta kısmı incelmekte ve çoğu zaman
Hastalığın
teşhisinde göz hekiminin muayenesi çok önemli yer tutar. Devamlı değişen göz
numaraları, ışıkla yapılan muayene (skiaskopi) de ışığın dağılımı yanında
biyomikroskoptaki muayenede korneadaki bulgular ve en önemlisi korneanın bilgisayarlı
haritalanması gibi tetkiklerde elde edilen sonuçlar tanıyı koymada çok faydalı
olmaktadır.
Keratokusta
tedavi seçenekleri günümüzde mevcuttur. Hastalığın 2 önemli tedavi aşaması
vardır. Bunlardan biri son yıllarda ortaya çıkan ve hastalığı durdurmaya
yönelik tedavi seçeneği olan çapraz bağlama (cross link), diğeri ise
görmeyi artırmaya yönelik tedavi araçlarıdır. Çapraz bağlama (cross link) yönteminde
kornea lifleri arasında bağları artırmak amaçlı ilaçlar (özel yapıda
hazırlanmış Riboflavin ve ekleri) kornea epiteli denen korneanın en üst
tabakası kaldırılarak, delinerek veya kaldırılmadan göze yaklaşık 30 dakika
uygulanmaktadır. Daha sonra değişik güçte olabilen genellikle ultraviyole şeklindeki
ışık korneaya uygulanmaktadır. Bu ultraviyole uygulaması aşaması hem korneada
yeterli etkiyi elde etmek hem de daha sonra problemlerle karşılaşmamak için
oldukça önemlidir. Bu aşamalar için yapıları benzer ancak duruma göre kullanımları
farklı uygulama özelliği gösterebilen farklı üreticilerin ilaç ürünleri
kullanılabilmektedir. Yine ilaç sonrası uygulama için farklı sürelerde
uygulanan, farklı yapılarda ve güçlerde ultraviyole üreten cihazlar mevcuttur. Kullanılacak yöntem ve cihaz,
hastanın durumuna, uygulayıcı hekimin elindeki imkanlarına, bilgi ve deneyimine
göre değişebilmektedir. Bu tedaviden beklenti hastalığın ilerlemesinin
durdurulması olmalıdır. Bu amaçla kullanılan, yine kornea kollajenini etkileyen
ultraviyole dışı cihazlarda geliştirilmiştir. Ancak burada anlattığımız ultraviyole
kullanılarak uygulanan yöntem; en yaygın, sonuçları en iyi bilinen ve en kabul
görmüş yöntemdir. Yaklaşık 3 ile 5 yıl süre ile ilerlemeyi durdurduğu bilimsel
olarak gösterilmiştir. Hastanın yaşı, gözünün durumu (kornea kalınlığı, ilerlemenin
var olup olmadığı, korneada beyazlanma-çizgilenme varlığı gibi), daha önce bir
işlem yapılıp yapılmadığı tedavi kararını etkilemektedir. Ancak genç hastalarda
keratokonusun daha hızlı ilerlediği bilindiğinden
Keratokonus
hastalarında görmeyi artırmaya yönelik seçeneklerde mevcuttur. Bu durumda
hastada genellikle miyopi ve astigmatizma veya sadece miyopik astigmatizma
bulguları olduğundan bunu düzeltmek ve hastanın daha iyi görmesini sağlamak
amacı ile gözlük, kontakt lens uygulanabilmektedir. Bu hastaların görmedeki
devamlı dalgalanma nedeni ile az bir kısmı gözlükle rahat etmektedir. Hastaların
önemli bir kısmında da özellikli (sert, sert-yumuşak özellikleri beraber)
lensler görmede yardımcı olmaktadır. Burada uygulanan kontakt lensler, hastaya
uygun olarak oldukça geniş bir ürün grubu içerisinden seçilmekte veya özel
olarak imal edilmektedir. Uygulaması göz hekimlerince yapılmaktadır. Gözlük
kullanamayan, kontakt lens takamayan veya başka sebeplerle cerrahi düzeltme
isteyen veya bunun önerilebileceği hastalarda, son yıllarda gelişen önemli bir
seçenekte kornea içerisine yerleştirilen halkalardır. Bu halkalar çeşitli boy
ve şekillerde olup korneanın bozulan yapısını kasnak ile gerip düzeltme
prensibi ile düzeltmeye çalışmaktadır. Özellikle korneası uygun hastalarda korneanın
şekli ve astigmatizma yeterince düzeltildiğinde hastaların görme kaliteleri
önemli oranda artabilmektedir. Kornea içi halkalar korneanın içerisinde belli
prensiplere göre, lazerle hastanın durumuna göre planlanarak oluşturulan kanallar
içerisine yerleştirilmektedir. Görme noktasına ışığın gittiği yol olan ve göz
bebeği üzerine denk gelen yere dokunulmadan yerleştirilen bu halkalar işe
yaramadıklarında veya herhangi bir problem görüldüğünde çıkarılabilmektedir. Bazı olgularda çok yüksek
miyopi gibi bir durum varsa, halkalarla beraber veya ayrı olarak göz içine
takılan özel mercekler miyopi ve/veya astigmatizmayı düzeltebilmektedir. Hastaların
çok az bir kısmında ise yapılan işlemlere rağmen görme düzelmiyorsa veya
korneada leke (iz) nedeni ile görme azalmışsa ve görmeyi artırmak için başka
bir seçenek kalmamışsa, kornea nakli gerekebilmektedir. Bu tedavilerdeki amaç hastanın başka bir
korneaya (yani kornea nakline) ihtiyaç duymadan kendi gözü ile kendine yetecek
görme düzeyinin devamını sağlamak olmasına rağmen bazı hastalar kornea nakli
ile daha iyi görmeye kavuşabilmektedir. Kornea nakli bu hastalarda tam kat veya
yarım kat teknikler ile yapılabilmektedir. Özellikle korneası başka göz problemleri
nedeni ile damarlanmamış, sadece keratokonusu olan hastalarda kornea nakli
oldukça başarılı olabilmekte ve hastaların görmeleri artabilmektedir. Ancak kornea nakli için kullanılan korneanın
başka birinden alındığı ve alıcı vücut tarafından reddedilebileceği ihtimali
olduğu düşünülürse, mümkün olduğunca kendi korneası ile kendine yetecek görmesi sağlanmaya çalışılmalıdır.
Keratokonus ve diğer benzeri hastalıklar
(cerrahi sonrası ektaziler, pellusid dejenerasyon vb), her ne kadar ortaya çıkma
sebebi henüz tam olarak aydınlatılamamış bir hastalık grubu olsa da, görmeye
yardımcı gözlük ve kontakt lense ilave olarak son 5-10 yıl içerisinde gelişen
bilgisayar destekli tanı ve başta çapraz bağlama (cross link) olmak üzere,
kornea içi halkalar, göz içi lensler ve yeni gelişen kertoplasti teknikleri ve
diğer kornea cerrahi yaklaşımları ile geniş bir yelpazede yer alan tedavi imkanlarına
kavuşmuşlardır.
Prof. Dr. Mehmet BAYKARA
Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi
Göz Hastalıkları Anabilim Dalı