X

Google Translate

  • Türkçe
  • English
  • العربية
  • Pусский
  • Spanish
  • France
  • Germany


GLOKOM (GÖZ TANSİYONU) HASTALIĞI

GLOKOM (GÖZ TANSİYONU) HASTALIĞI

 

Glokom, kişinin göz sinirinin tolere edebileceğinden daha fazla göz içi basıncı nedeni ile göz sinirinde kendine özel gidişi olan zayıflamadır. Yani göz sinirinin ilerleyici hastalığıdır. Bu hastalıkta artan göz siniri hasarı görmenin tamamen kaybına kadar gidebilir.

Halk arasında göz tansiyonu ve karasu adlarıyla bilinen glokom, dünyada yüz milyonlarca insanı etkileyen ve günümüzde 70 milyon insanın kör olmasına sebep olmuş yaygın bir göz hastalığıdır.

Tedavi edilmezse görme kaybına neden olabilen bu hastalıkta, göz içindeki sıvı basıncı, görme yeteneği için gerekli olan göz sinirine zarar verecek düzeyde yüksektir. Glokom tüm dünyada en sık kalıcı görme kaybı nedenidir. Irklar arasında farklılıklar olmasına rağmen ortalama kırk yaşın üzerinde yaklaşık olarak her 100 kişiden 1'inde görülür ve hastalığın ortaya çıktığı 20 kişiden 1'inde her iki gözde kalıcı görme kaybına, yani körlüğe kadar gider. Bu hastalık aslında değişik türde gidişler gösteren farklı türde ve her yaş grubunda olabilen hastalıklar grubudur. Yani hastalık akut glokom krizi denen ağrılı, kendini belli eden ve acil müdahale gerektirecek şekilde ortaya çıkabilir. Bu türü daha çok yüksek hipermetrop göze sahip göz içinin nispeten dar olduğu kişilerde görülen tipi olabilir. Ya da aşağıda bahsedileceği gibi başka şekillerde olabilir.

 

Glokom kimlerde görülür? 

 

Glokom dünyada milyonlarca kişide görülen ve her insanda ortaya çıkabilecek bir hastalıktır. Bununla birlikte bazı faktörler hastalığın ortaya çıkma riskini arttırabilir. Toplumda 40 yaş üzerinde %1 ,60 yaş üzerinde %10 oranında görülür. Glokom herkeste ve her yaşta görülebilir. Yeni doğan döneminde anne karnında başlayan veya doğumdan hemen sonra ortaya çıkan tarzda doğumsal (konjenital), erken çocukluk döneminde infantil ve juvenil, 40 lı yaşlarda başlayan formu ile primer açık açılı, başka bir vücut hastalığı ile birlikte olan sekonder gibi değişik formlarda karşımıza çıkabilir. Bazı özellikler hastalığın ortaya çıkmasında risk faktörleridir: 40 yaşın üzerinde olanlar, ailesinde glokom bulunan kişiler, şeker hastalığı, hipertansiyonu, yüksek miyopisi, yüksek hipermetropisi, göz içinde iltihapla giden hastalığı(üveit), damar hastalığı bulunanlar ve gözünden herhangi bir ameliyat geçirmiş olanlar glokomun daha sık görüldüğü grupta yer alırlar. Özellikle glokom hastalığının ailesel geçişinin önemli olduğu ve ailesinde göz tansiyonu bulunan kişilerin bu hastalığın görülmesi açısından normale göre 8 kat daha fazla risk altında olduğu göz önünde tutulmalıdır.

 

Belirtiler nelerdir?

 

 

Normalde göz içi oluşumların özelliklede gözün merceğinin ve korneanın beslenmesi için göz içerisinde sürekli olarak bir sıvı dolanımı mevcuttur. Bu göz içi sıvı, sürekli yapılır ve aynı zamanda sürekli olarak bazı kanallarla göz dışına atılır. Glokom, göz içi sıvısının bu dolaşımının bozulması, genellikle de boşaltan kanallarda yapısal olarak tıkanıklık olması veya sonradan bazı hastalıklar nedeni ile tıkanması sonucu ortaya çıkar. Göz içi sıvısının yeterli boşalamamasına bağlı olarak göz içinde basınç yükselir ve yükselen göz içi basıncı da görmeyi sağlayan göz siniri hücrelerinin beslenmesini ya direk basınçla ya da siniri besleyen damarlardan kanın gelmesini engelleyerek bozar. Göz siniri hücreleri bu durumda hasar görerek yavaş yavaş öldükçe çevreden merkeze doğru görme alanı kaybı ortaya çıkar. Hasta giderek daralan görme alanı nedeni ile “dürbünden bakar gibi” görmeye başlar. Bu dönemde sağa sola çarpma, eşyaları devirme yada araç kullanırken sollama sırasında yandaki aracı görememe gibi bulgular olur. Bu dönemi de problem fark edilmeden geçiren hasta  hücrelerin tümü öldüğü zaman kalıcı total görme kaybı ile karşı karşıya kalır.

Bazı glokom tiplerinde özel bazı bulgular olur. Örneğin yeni doğan döneminde görülen tipinde bebeğin gözler normalden iri, saydam olması gereken korneası bulanık (gözün rengi seçilemeyebilir), gözünde sulanma ve ışıktan rahatsız olma görülebilir. “Akut glokom krizi”  denen acil formunda ise hastada gözde ve başta ağrı, görmenin az veya çok bulanması, bulantı- kusma ve gözün ellendiğinde “taş gibi sert” olduğu görülebilir. En sık görülen, 40 yaş sonrası genellikle belirti vermeden ilerleyen formu olan “primer açık açılı glokom” ise göz hekiminin muayenesi sırasında anlaşılabilir.

 

Glokom riskini artıran faktörler nelerdir?

 

İleri yaş,

Ailede glokom öyküsü (genetik yatkınlık)

Sigara içme,

Şeker hastalığı,

Migren gibi damarsal yapıları etkileyen hastalıklar,

Miyopi ve hipermetropi,

Yüksek veya  düşük kan basıncı,

Uzun süreli kortizon tedavisi,

Göz yaralanmaları vb

 

Bu özelliklere sahip kişilerin glokom yönünden göz hekimine başvurarak tam bir göz muayenelerini yaptırmaları uygun olur.

 

Teşhis

 

Hastalık, çoğu formunda herhangi bir belirti vermediğinden ve oluşan görme kaybı hemen hiç geri döndürülemediğinden glokomda erken tanı çok önemlidir. Hastalık ne kadar erken tespit edilirse, görme kaybı da o derece az olacaktır. Glokom tanısında konunun uzmanı göz hekimi tarafından yapılan detaylı bir göz muayenesi çok önemlidir. (Resim1,2) Bu muayenede görme keskinliğinin belirlenmesinin ve rutin göz kontrollerinin yanı sıra göz içi basıncının yani göz tansiyonunun ölçümü, göz içi sıvısının dışa boşaldığı kanalların yer aldığı bölgenin (ön kamara açısının) muayenesi ve göz sinirinin durumunun değerlendirilmesi büyük önem taşır.(Resim 3) Ayrıca yardımcı araçlarla göz içi basıncının gerçek değerinin (düzeltilmiş basınç) belirlenmesi, gerektiği takdirde bilgisayarlı görme alanı ve bugün çok gelişmekte olan göz siniri başının ve sinir liflerinin kalınlık analiz yöntemleri tanıda ve takipte önemli rol oynar. Göz tansiyonu kişiye özgüdür. Genel olarak 21 mmHg'ya kadar normal kabul edilmesine rağmen bir kişi için normal kabul edilen değer başka bir kişi için anormal olabilir ve göz sinirinin ilerleyici hasarına neden olabilir. Bu nedenle göz tansiyonunun sayısal değeri tanı için sadece önemli bir parametredir. Ancak teşhis ve hastalığın durumunun tespiti göz muayenesinin tamamlanması ile ortaya konabilir. Yani göz tansiyonu ölçümü tek kriter değildir ve göz tansiyonu normal ölçülen ve göz siniri başka sebeplerle hassas olan kişilerde de glokom hastalığı görülebilir. Göz tansiyonunun normalden yüksek olduğu veya normal olduğu halde göz sinirinin hasar gördüğünden şüphelenilen olgularda bilgisayarlı görme alanı (Resim 4) ve göz siniri analiz tetkikleri göz sinirinin hasarının varlığının ve derecesinin belirlenmesinde, zaman içindeki değişimin saptanmasında ve dolayısı ile hastanın takibinde göz hekiminin muayenesine ek olarak kullanabileceği önem yardımcı araçlardır.

 

Tedavi

 

Glokom hastalığının tanısı konulduktan sonra bugün için tedavide en çok etki edilebilen şey göz içi basıncı olabildiğinden amaç göz tansiyonunu düşürerek göz sinirinin hasarını durdurmak ve görme kaybının ilerlemesini engellemek olmaktadır. Bu amaçla uygulanabilecek yöntemler ilaç tedavisi, lazer tedavisi ve cerrahi tedavi olarak üçe ayrılabilir. Bugün için göz tansiyonu için kullanılabilen oldukça fazla sayıda ilaç göz damlası şeklinde mevcuttur. Bu ilaçlar hastalığın türüne ve durumuna göre tek veya birlikte kullanılmaktadır. Etkili yeni ilaçlar tedavinin başarısını büyük ölçüde artırmıştır. İlaç tedavisinde en önemli nokta hastanın ilaçlarını sürekli olarak düzenli kullanmasıdır. İlacı gerek hastanın fiziksel özellikleri nedeni ile kullanamaması ve gerekse ilaç etkin ancak başka problemlere yol açması nedeni kullandırılmadığı olgularda lazer tedavisi ilaca alternatif olarak denenebilmektedir. Yöntemin seçilmesi uygulanması konusunda uzman göz hekimlerince yapılmalı ve hasta yakından takip edilmelidir. Çünkü lazer tedavisinin sonuçları göze göre değişebilmekte ve zamanla etkinliği ortadan kalkabilmektedir. Ancak ilaç veya lazer tedavisine yeterli yanıt vermeyen, fazla sayıda ilaç kullanması gereken olgularda ya da uzun süre ilaç kullanmanın doğru- başarılı olmayacağı bazı glokom tiplerinde (konjenital glokom gibi) cerrahi tedavi uygulanmalıdır. Cerrahi tedavi her ne kadar hastaları korkutsa da birçok hastada kendilerine ömür boyu yetecek görmenin kaybedilmeden kalması için oldukça yardımcı olmaktadır. Kullanılan cerrahi yöntemler de son yıllarda giderek artan oranda başarılı olmakta, sürekli ilaç kullanım zorunluluğunu da ortadan kaldırarak etkili tedavi sağlayabilmektedir. Cerrahinin zamanında (ileri düzeyde hasar gelişmeden) gerçekleştirilmesi gerekmektedir. Cerrahi tedavi genellikle, göz içerisindeki sıvının dışa akışını kolaylaştıracak yolların açılması şeklinde olmaktadır.

 

Ülkemizde glokomun takip ve tedavisi, göz hekimleri tarafından yoğun bilgi birikimine dayalı olarak, var olan çok çeşitli ilaçlar, lazerler ve giderek genişleyen cerrahi seçenekler kullanılarak başarı ile yapılmaktadır.